Muâz (b. Cebel) anlatıyor: “Allah Resûlü (sav) beni (Yemen’e 404. vali olarak) gönderirken şöyle buyurdu: ‘...(Zenginlerin) mallarının en iyisini zekât olarak almaktan kaçın. Mazlumun bedduasından da sakın. Çünkü mazlumun duasıyla Allah arasında perde yoktur.’”
(M121 Müslim, Îmân, 29)
Ebû Hüreyre’den nakledildiğin405. e göre, Allah Resûlü (sav) şöyle buyurmuştur: “(Kendisine zekât verilecek olan) miskin, ihtiyacını bir iki hurma veya bir iki lokmanın giderebileceği kişi değildir. Asıl miskin, (maddî imkânı olmadığı hâlde onurundan dolayı) istemekten kaçınan kişidir. Dilerseniz (bu konuda) ‘...İnsanlardan arsızca (bir şey) istemezler...’ âyetini (Bakara, 2/273) okuyun!”
(M2394 Müslim, Zekât, 102; B1476 Buhârî, Zekât, 53)
Abdullah b. Amr’dan rivayet edildiğine göre, Hz. Peygamber 406. (sav) şöyle buyurmuştur: “Zengin ve gücü kuvveti yerinde (sağlıklı) kimselerin zekât almaları helâl değildir.”
(D1634 Ebû Dâvûd, Zekât, 24; T652 Tirmizî, Zekât, 23)
İbn Abbâs’tan (ra) nakledildiğine göre, Hz. Peygamber (sav) 407. Muâz’ı Yemen’e gönderirken şöyle buyurmuştur: “... Allah’ın, zenginlerinden alınıp fakirlerine verilmek üzere mallarına zekâtı farz kıldığını onlara bildir.”
(B1395 Buhârî, Zekât, 1)
Selmân b. Âmir’den nakledildiğine göre, Hz. Peygamber (sav) 408. şöyle buyurmuştur: “Yoksula verilen sadaka bir, akrabaya verilen ise hem sadaka hem de sıla-i rahim olmak üzere iki sadaka sayılır.”
(N2583 Nesâî, Zekât, 82; T658 Tirmizî, Zekât, 26)