Ebû Hüreyre’den rivayet edildiğine göre Resûlullah (sav) şöyle 1446. buyurmuştur: “Allah’ım! Ben iki zayıfın; yetimin ve kadının hakkına el uzatılmasını yasaklıyorum.” (İM3678 İbn Mâce, Edeb, 6)
İbn Ömer (ra) şöyle demiştir: “Biz Peygamber (sav) zamanında 1447. hakkımızda vahiy indirilir korkusuyla hanımlarımıza karşı söz söylemekten ve istediğimiz gibi davranmaktan çekinirdik. Ancak Peygamber (sav) vefat edince istediğimizi söylemeye ve rahat davranmaya başladık.” (B5187 Buhârî, Nikâh, 81)
Hz. Peygamber’in (sav) eşi Hz. Âişe şöyle demişti1448. r: “(Gece namaz kılarken) Resûlullah’ın (sav) önünde uyurdum. Ayaklarım da onun kıblesi yönünde olurdu. O, secde ettiği zaman bana eliyle dokunurdu, ben de ayaklarımı toplardım. (Secdeden) kalkınca geri uzatırdım.” Sonra Hz. Âişe sözlerine şöyle devam etmiştir: “O zamanlar evlerde kandil yoktu.” (B382 Buhârî, Salât, 22; M1145 Müslim, Salât, 272)
Habbâb1449. (ra) anlatıyor: “Hz. Peygamber (sav) ile beraber sırf Allah rızasını dileyerek hicret ettik. Mükâfatımız Allah’tandı. Ama aramızdan (hicret ile elde edilen nimetlerden) hiçbir şey tatmadan vefat edenler oldu ki Mus’ab b. Umeyr de bunlardan biriydi. Aramızda meyvesi olgunlaşınca onu toplayanlar (nimetlerden faydalananlar) da vardı. (Mus’ab) Uhud günü öldürüldü. Onu kefenlemek için ancak bir cübbe bulabildik. Bununla başını örttüğümüzde ayakları, ayaklarını örttüğümüzde ise başı açıkta kalıyordu. Bunun üzerine Hz. Peygamber, başını örtmemizi, ayaklarının üzerine ise izhir otu koymamızı emir buyurdu. (B1276 Buhârî, Cenâiz, 27)