Ebû Saîd el-Hudrî’den nakledildiğine göre, “Sırat köprüsü ne-1579. dir yâ Resûlallah?” diye soruldu. Resûlullah (sav) şöyle buyurdu: “Kaypak ve kaygan bir şeydir. Onda kancalar, çengeller ve Necid’de bulunan sa’dân denilen dikene benzer dikenler vardır. Müminler (sırattan) kimi göz kırpacak kadar az bir zamanda, kimi şimşek gibi, kimi rüzgâr, kimi kuş gibi, kimi de iyi cins yürük at ve deve gibi hızla geçecekler. Bazısı bakarsın sapasağlam kurtulmuş, diğeri tırmalanmış da salınıvermiş, kimi de cehennem ateşine yığılmış kalmış...” (M454 Müslim, Îmân, 302)
Ebû Hüreyre’nin anlattığına göre o,1580. “Ey Allah’ın Resûlü! Yüce Rabbin sana şefaat konusunda nasıl bir hak bahşetti?” diye sormuş, Resûlullah (sav) şöyle cevap vermişti: “Senin ilme olan tutkunu bildiğim için bunu bana ilk soranın da sen olacağını tahmin etmiştim. Benim şefaatim, kalbi dilini, dili de kalbini tasdik ederek Allah’tan başka ilâh olmadığına samimiyetle şehâdet eden kimse içindir.” (HM10724 İbn Hanbel, II, 518)
Ebû Musa el-Eş’arî’nin naklettiğine göre, Resûlullah (sav) şöy-1581. le buyurmuştur: “Bana, şefaat etme ya da ümmetimin yarısının cennete girmesi hakkında tercih yapma fırsatı verildi; ben şefaat etmeyi seçtim. Çünkü o daha kapsamlı ve daha yeterlidir. Siz şefaatimin takva sahibi müminler için mi olacağını sanırsınız? Hayır. Aksine o, günahkârlar, çok hata işleyen ve kirlenenler içindir.” (İM4311 İbn Mâce, Zühd, 37)