paylaş
FaceBook

Yazar:Selva Yılmaz ÖZELBAŞ

Cenab-ı Hak insanı zaman zaman değil her zaman dener. Çünkü insan bu dünyada sürekli imtihandadır. İmtihan soruları insanın karşısına uygulamalı kulluk vazifeleri şeklinde çıkmaktadır. Kur’an’da da ifade edildiği gibi insan kulluk etsin diye yaratılmıştır. Sonsuz ve eşsiz güzellikteki nimetler ahirette insan için rabbi tarafından hazırlanmıştır. O nimetlere kavuşabilmek emek ister, sabırla mücadele ister, ibadet dolu bir hayat ister.

 

İmtihan hep iyi gitmez; kişi yanlışlar yapar. Bu yanlışların bir kısmı Allah’a karşı bir kısmı kendisine karşı bir kısmı topluma karşı, tabiata karşı, hayvanlara vs. Bu esnada insanoğlu Allah’ın sabrını da unutur. Yanlışlarıyla mutlu olmanın yollarına bakar. Davranışlarının hep doğru olduğunu zanneder.

Bir gün gelir hatalarının sonucunu bu dünyada görmeye başlar. Eğer başkalarını suçlamak yerine öz eleştiri yapar, “benim de hatam olabilir” derse imtihan kendi lehine döner, notlarını yükseltir. Önemli olan kişinin kendini tanımasıdır. Peygamberimizin “Nefsini bilen, Rabbini bilir.” Sözlerinde olduğu gibi doğru yolu bulabilir.

Talibi ’ye ait olduğu söylenen çok güzel bir söz var, der ki;

“Çeşm-i insaf gibi kâmile mizan olmaz

Kişi noksanını bilmek gibi irfan olmaz.”

İşte bu ramazan günleri başından sonuna kadar kula noksanını bilme ve hatadan dönme fırsatı veren rahmet günleridir.. Hatasız kul olmaz, kul da İstiğfarsız. İstiğfardan önceki aşama, hata yapmış olabileceğini kabul etmektir. Sonraki aşama hatalarını fark edebilmektir. Ölçü Kur’an ve sünnet olduğu takdirde hatayı-sevabı fark edebilmek, görmek mümkündür. Eğer ölçü nefis olursa hatayı anlama konusunda hiçbir uzuv görevini yerine getiremeyecek yani göz kör, kulak sağır, kalp de hissiz olacaktır.

Hatadan dönme fırsatı veren ramazan ayının rahmet günleri ne kadar önemli ise bu fırsatı değerlendirmemek de o kadar gaflettir. Hz Peygamber (s.a.v.)’in “Ramazan’a eriştiği halde, günahlarından bağışlanmayıp cehenneme girene yazıklar olsun!” hadisi buna işaret eder. Ramazanın rahmet yağmurları, farkına varılan ve tevbe edilen hataları yıkayacak yağmurlardır.

Acaba orucun açlık ve susuzluğuna, nefsin isteklerine sabretmenin karşılığında gelecek olan rahmet ne olabilir! Fakirlerle yiyeceğini paylaşmanın sonunda rabbin hoşnutluğu, fakirin duaları, kalbi kırık insanları ziyaret ederek gönüllerini almak, teravih namazını hem de cemaatle kılmak, her türlü iyiliği fırsat bilerek ihtiyacı olanlara koşmak, darda kalanlara, dul, yetim ve öksüzlere ana-baba, kardeş olabilmek, komşuluğu güzel yapabilmek, bilmeyene öğretmek, yolda gidene rehber olabilmek, birinin ağır gelen yükünü kaldırmak, v.s. tüm salih ameller Rabbin zamana özel rahmetini celbedecek amellerdir. Özellikle bu ayda yapılan salih ameller daha kıymetlidir; çünkü bu ayda yapılan iyilikler başka aylarda yapılanlardan kat kat fazlasıyla değerlidir.

Özetle, kul öncelikle kendini tanır sonra hatalarını fark eder ve bunlara tevbe eder yeni sayfalar açıp güzel amellerle doldurabilirse  temiz bir dünya hayatına sahip olabilir.

Hz. Peygamber, “Kim, iman ederek ve mükâfatını sadece ALLAH Teâlâ’dan bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa, onun geçmiş günahları mağfiret olunur.” (Buhari, İman: 28) buyurur. İşte kul için en büyük rahmet günahlarının bağışlanmasıdır.

Manevi Arınma: Tövbe